Ayrıca bakınız: ayaküstü, üstçavuş

Türkçe

değiştir

Osmanlı Türkçesi اوست‎ sözcüğünden devralındı

üst (belirtme hâli üsdü, çoğulu üstler)

  1. bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı
    Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. - H. E. Adıvar
  2. bir şeyin görülen yanı, yüzü
    Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu. - M. Ş. Esendal
  3. bir şeyin dış yüzü, yüzey
  4. giyecek, giysi
    O günden sonra kapıya diktiği bir bekçiye iş çıkışları işçilerin üstlerini arattı. - L. Tekin
  5. birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk
    Sonunda, üstlerinin de onayıyla bir sınav yapmaya karar verdi. - İ. O. Anar
  6. (anatomi) vücut, beden
  7. artan, geriye kalan bölüm
    Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz. - A. Ş. Hisar

Deyimler

değiştir

Çeviriler

değiştir

üst (karşılaştırma daha üst, üstünlük en üst)

  1. birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan
    Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum. - R. N. Güntekin
  2. öte, arka
    Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım. - Y. Z. Ortaç
  3. sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan
    Üst makam.
    Üst rütbedekiler.

Çeviriler

değiştir

Çeviriler

değiştir

Kaynakça

değiştir

üst

  1. üst

üst

  1. üst

Çağatayca

değiştir
  1. yüz, ruy

Gagavuzca

değiştir

Eski Türkçe üst

üst

  1. üst

Kaynakça

değiştir
  • Etymological Dictionaries - Andras Rajki
Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
  1. üst
  2. yüzey

Türkmence

değiştir

üst

  1. üst

Kaynakça

değiştir
  • Atacanov, Ata (1922). Türkmendolu Yir Sözlüğü.
  NODES